23 Şubat 2011 Çarşamba

Topal Osman Ağa Hakkında Makale



               





                    TOPAL’IN HAKKI TOPAL’A
                                                                             Onur YILMAZ


Özet: Topal Osman’ın Kurtuluş Savaşı öncesinde, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında yaptıkları anlatılmakta ve bu doğrultuda ona, bugün gereken saygının gösterilmemesi doğrultusunda bu makale kaleme alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Topal Osman, Tarih, Milli Mücadele Dönemi.

 
Onur YILMAZ, Hacettepe Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı ,Öğrenci.

 
   Topal Osman’ı küçüklüğümden beri büyüklerimden çok dinledim. Ona Karadeniz’de milli bir kahraman gözüyle bakılır. Kurtuluş Savaşı’nda dönüm noktası sayılabilecek anlarda Topal Osman, verilen görevleri uygulamış, her zaman Atatürk’ün yanında hatta muhafız komutanlığında yer almış. Büyüklerim, her zaman Atatürk’ün yanında yer almış olan Topal Osman’ın yine Atatürk tarafından öldürüldüğünü söylerdi.                                                                                                                                                     
   
   Anıtkabir ziyaretlerinde, Milli Mücadele döneminde büyük yaralılıklar göstermiş isimler hakkında bilgilerin verildiği kısımları gezerken, gözlerim her yerde Topal Osman’ı aradı. Ancak onun hakkında ne bir bilgi ne de bir resim vardı. O anda bana anlatılanlar abartılmış biçimde miydi, diye düşündüm. Bu konuyu daha iyi araştırmak istedim. Önceleri internet üzerindeki bilgilerin tatmin eder nitelikte olacağını düşündüm ancak daha da yanıldım. Çünkü internetteki bilgiler bırakın kahramanlığı, onu bir cani hatta hain olarak gösteriyordu. Anlaşılan durum daha kötüydü ve daha derin bir incelemeye başladım.
  
   1884 yılında, Giresun’un Hacıhüseyin Mahallesi’nde doğan Osman, varlıklı Türk bir ailenin oğluydu. Ailesi deniz ticaretiyle uğraşan Osman, küçük yaştan beri ailesine yardım ederdi. Kimi kaynaklar onun okuma-yazma bilmediğini kimileri ise okuma-yazmasını bildiğini açıklar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi girdiği bu yıllarda, ülke bir yandan savaşlarla uğraşırken bir yandan da içerdeki azınlık ayaklanmalarıyla uğraşıyordu. Elbette Karadeniz’deki azınlık unsurlar olan Rum ve Ermeniler de rahat durmuyorlardı. Dış güçlerden de destek alan Rum ve Ermeniler, bulundukları bölgelerde kendi bağımsızlıklarını ilan etmek için örgütlenmeye, silahlanmaya yönelmişlerdi. Daha önceleri rahat bir şekilde Türklerle iç içe yaşayan bu unsurlar, Türkler zor duruma düştüklerinde emelleri doğrultusunda harekete geçip, Türklere karşı zulümlere başladılar.
  
  
  
    1912 yılında Balkan Savaşı çıkar, seferberlik ilan edilir. Osman da asker adayıdır ancak babası askerlik bedeli olan parayı öder ve oğlunu askere göndermez. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen Osman bu savaşa gönüllü olarak, yanına topladığı Giresun uşaklarıyla savaşa katılır. Ancak bu savaşta sağ diz kapağından yaralanır. İstanbul’da Şişli-Etfal hastanesinde tedavi görür ama topal kalmaktan kurtulamaz. İsmindeki ‘’Topal’’ namı da buradan gelmektedir.
  
   Topal bir şekilde Giresun’a dönen Osman Ağa, bu defa da 1914 yılında Ruslar’ın Kafkaslar üzerinden saldırıya geçmesi üzerine gönüllüleri ile birlikte Teşkilat-ı Mahsusa müfrezelerine katılır ancak burada tifoya yakalanır ve Giresun’a döner. Giresun’da azan Rumlar ve Ermeniler üzerinde baskısının artırır. O sırada Giresun ve Tirebolu, limanlarıyla birlikte en gizli noktalara kadar bombalanır. Giresun iskelesi, Ermeniler için silah sevkiyatı konusunda önemli bir konumdadır. Bu durumu Teoman Alpaslan şöyle yazıyor:
       
     ‘’Silah dış satımı için Giresun iskelesine büyük önem verilmişti. Burada                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       komisyoncu Vahan Badalyan ile Kel Artin adına iki kişi bütün bu silah çıkarma ve yollamasını yönetiyorlardı. Kel Artin’in Rus vapurundan çıkartmakta olduğu bir saman balyanın vinçten gevşeyerek dağılması üzerine, balya içinde 400 martin ile birçok mavzer tüfeği ve çok sayıda mermi ortaya saçılmıştı.’’ (Teoman Alpaslan, Topal Osman Ağa, 2007:s.109)
  
   Tüm bu olanlar üzerine Osman Ağa, Ermenilerin Giresun’daki işlerini yürüten ve Ruslar adına casusluk yapan Şerik adındaki Ermeni’yi adamlarına öldürtür. Bu gelişme Ermeni ve Rumların yüzüne tokat gibi gelir. Ekim 1916’da Ruslar, Tirebolu önlerine kadar gelir ve karşısında Topal Osman’ın gönüllü birlikleri vardır. Rus ilerleyişi durdurulur. Bu direniş, çete yöntemleriyle bir yıl devam eder ve Bolşevik İhtilali çıkar. Ruslar çekilmeye başlar. Rusların ardından karşı harekat başlar ve savaşın başlandığı 1918’deki sınırlara dönülür. Osmanlı Devleti savaşta yenildiği için Mondros Mütarekesi’ni imzalar. Bu anlaşma en çok azınlıkları sevindirir. Ancak onların Karadeniz’deki emellerinin önünde Topal Osman ve çetesi vardır. Topal Osman o kadar ileri gider ki kimseye danışmadan belediye reisliği koltuğuna oturur. Bu durum onun başını ağrıtır.

     ‘’Bu durumdan rahatsız olan Rum ve Ermeni cemaati ileri gelenleri, gerek doğrudan İstanbul Hükümeti’ne gerek Patrikhane aracılığıyla İtilaf devletleri temsilcilerine telgraf çekip yakalanmasını v.s istemeye başladılar. Duruma el koyan, İstanbul’da kurulu Divan-ı Harp adı verilen ‘’Olağanüstü  Savaş Mahkemesi’’ Topal Osman’ın derhal yakalanarak İstanbul’a gelmesine karar verdi.’’ (Cemal Şener, Topal Osman Olayı,2005:s.56)                  


             

     Topal Osman, yakalanması gerektiği haberi üzerine çetesiyle birlikte dağlara çekilir. Bu sırada Samsun, İngilizler tarafından işgal edilmişti. Bölgede yaşayan Rum ve Ermeniler iyice azmış, Müslüman halka yaptıkları zulümü kendilerine yapılıyormuşçasına , İtilaf devletlerine şikayette bulunuyorlar, işgalin yapılmasına zemin hazırlıyorlardı. İşte tüm bunlar Mustafa Kemal’in, duruma el koyması ve bu çeteler hakkında bilgi toplaması gerekçesiyle 9. Ordu Müfettişliği’ne atanmasına sebep oldu. Topal Osman’la  Mustafa Kemal’in yolu burada kesişecek ve Milli Mücadele döneminde birlikte hareket edeceklerdi. Mustafa Kemal Havza’da, Topal Osman’la görüşür. Hasan İzzettin Dinamo bu görüşmede Mustafa Kemal’in sözlerini şöyle aktarır:

    ‘’Görüyorum ki vatansever duygular taşımaya gençliğinde başlamışsın… Memleket kurtuluncaya, içinde bir tek iç ve dış düşman kalmayıncaya kadar çarpışmak zorundayız. Sen, bu Karadeniz köy ve şehirlerini koruyacaksın… Pontuslular hangi usulleri kullanıyorsa siz de o usulleri çekinmeden kullanın… Pontus belasının temizlenmesini tamamıyle senin tecrübeli ellerine bırakıyorum.’’ (Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan,cilt:2,1966:s. 383-384)
  
   Tüm bu görevlendirmeler sonunda Topal Osman ‘’Sen hiç merak etme paşam, ben bu Pontus Rumcuklarına öyle bir tütsü vereceğim ki hepsi eşek arıları gibi mağaralarında boğulup gidecek.’’  der. Görüşme sırasında Divan-ı Harb-i Örfi, Topal Osman hakkında idam kararı verir. Giresun’a dönen Topal Osman, Kayadibi köyünde karargah kurar. Çetesini daha düzenli hale getirir. Rumlar şehre Pontos bandırası asacak kadar ileri gider ki Topal Osman şehre iner bandırayı indirir ve bunun sorumlusu olan Rum’u öldürür. Rumlar üzerine kabus gibi çöken Topal Osman, Rumlara baskı yaparak  Divan-ı Harb-i Örf’ten ‘’affı şahane’’ çıkartır yani affedilir. Giresun’a inip belediye reisi koltuğuna oturan Topal Osman, Pontos belasını silmeye çalışacaktır. Samsun bölgesinde iyice çığırından çıkan Rum ve Ermeni çeteler özellikle Nebyan bölgesinde etkilidir. Buraya yapılan askeri müdahaleler bölgenin sarplığı ve çok sayıda eşkıyanın bulunması sebebiyle başarıya ulaşamaz. Bu defa bölgeye Topal Osman ve çetesi yönlendirilir. Rum çeteleri, Türk köylerini yakıp yıkmış, kadınların ırzına geçmiş, Yılmaz Kurt’un Genelkurmay belgelerine dayandırdığı 534 müslümanı (resmi sayı) öldürmüştü. Topal Osman bölgeye giderken ‘’yakılan her Türk evine karşın 3 Rum evi’’ der ve nitekim öylede yapar. 900 eşkıyayı bir mağarada öldürür, elebaşlarını gemi kazanlarında yakar.¹ Bu sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’ı Ankara’ya çağırır ve ondan muhafızlık ister. Topal Osman da güvendiği adamlarından bir muhafız taburu oluşturur. Bu tabur, Topal Osman ölünceye kadar Atatürk’ü gölge gibi izleyecektir. 
___________________________________________________________________

¹ Burada verdiğim bilgiler Ordu’da konuştuğum yaşlı kişilere aittir. Cemal Şener’in kitabında da  ek kısımda yer alan bilgiler bunu desteklemektedir.     
    






   Topal Osman kurduğu 42. ve 47. gönüllü müfrezeleriyle, çetecilikten alışık olunmayan meydan savaşına, Batı cephesine İsmet Paşa’nın emrine verilir. Öyle ki bu müfrezeler Sakarya Savaşı sırasında en zor anlarda büyük fedakarlıklar gösterir.² Topal Osman’ı bu defa da önemli bir isyan olan Koçgiri İsyanı’nda görüyoruz. İsyan Elazığ, Refahiye, Zara, Erzincan, Divriği, Tunceli bölgelerinde çıkar. Amaç, bu bölgede bir Kürt devleti kurmak. Zaten merkezi İstanbul’da bulunan Kürt Teali Cemiyeti de bu amaca hizmet ediyordu. İsyan sırasında ordumuz Batı cephesinde Yunan birlikleriyle mücadele ediyordu. Bu isyanın kışkırtıcısı İngiliz ve Fransızlar, bölgeye gönderilecek  askerler sayesinde cephede bulunan asker sayımızı azaltıp Yunanlılara yardım ediyordu. Amasya’da Merkez Ordusu kurulur ve Nurettin Paşa da başa getirilir. Topal Osman da birlikleriyle, Nurettin Paşa emrine verilir. Şebinkarahisar üzerinden bölgeye giren Topal Osman, asilerle çarpışmaya başlar. 3 ay süren isyanda 132 köy kullanılamaz hale gelir. Çok sayıda asinin öldüğü isyan öyle sert yöntemlerle bastırılır ki TBMM’de komisyon kurularak, Nurettin Paşa’nın yaptıkları incelenir.³
  
   İsyan bastırıldıktan sonra Topal Osman ve birlikleri 42. ve 47. alay gözlerini Merzifon’a diker. Çünkü Merzifon, Rum eşkıyalarının örgütlenme ve propaganda merkezlerindendir. 1921 temmuzunda bir gece Merzifon ansızın basılır. Rum ve Ermeni mahalleleri ile Merzifon Amerikan Koleji ve Hastanesi yakılır. Eşkıyalık yapanlar öldürülür. Kolej ve hastanede bulunan çok sayıda mühimmat ve silah ele geçer. Böylece Topal Osman, Sakarya Savaşı öncesi cephe gerisini temizlemiş olur. Bundan sonra Batı cephesine hareket eden birlikler, savaş bitinceye kadar burada hizmet verirler.
  
   Ülke düşman işgalinden kurtulur. Şimdi mücadele içtedir ve Topal Osman sonunu hazırlayan bu mücadelede, Mustafa Kemal’in başka bir deyişle ‘’paşa’’sının yanındadır. Topal Osman’ın muhafız birliği, görevi genişletilerek TBMM’yi de korur. Sayısı da 250’ye çıkarılır. Mecliste mücadele içinde iki grup vardır: birincisi, Atatürk yanlısı olan 1.grup, ikincisi ise şeriat yanlılarının bulunduğu ve başını Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’in  çektiği 2.grup. İki grup arasında sürekli tartışmalar yaşanır ve doruk noktaya varan olaysa Mustafa Kemal’in yine bir tartışma sırasında Ali Şükrü Bey’in üzerine yürümesidir. Artık devreye Topal Osman girer ve mecliste paşasına sert muhalefette bulunan Ali Şükrü’yü ortadan kaldırır. Biraz da Topal Osman’ın meclis üzerindeki etkisinden bahsedelim. Kimsenin meclise silahla giremediği dönemde, Topal Osman silahlı bir şekilde adamlarıyla birlikte kendine ayrılmış bir köşede meclis oturumlarını izlerdi. Mustafa Kemal konuşurken ona laf atan biri olduğunda ise mermiyi tüfeğine sürer ve bu arada çıkan ‘’şark’’sesiyle laf atan kişiyi tehdit edercesine sustururdu.

² Giresun gönüllü alaylarının batı cephesindeki gösterdiği yararlılıkları  Teoman Alpaslan, Topal Osman Ağa adlı eserinde daha ayrıntılı olarak ele almıştır.
³ Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Bir Paşa, Ankara, 2003 adlı kitabında konuyu daha ayrıntılı biçimde işlemiştir.
 





   Ali Şükrü’nün kaybolmasının sorumlusu olarak Topal Osman gösterilir ancak o da ortalıkta yoktur. Ali Şükrü’nün cesedi, Çankaya yakınlarındaki Mühye köyünde tahrip edilmiş bir şekilde bulunur. 2. grubun baskısı iyiden iyiye artar ve olayın sorumlusunun cesedi istenir. Atatürk artık hizmetine ihtiyaç duymadığı ve eşkıyalıktan gelme Topal Osman’ın bir gün onuda tehdit edebilceği düşüncesiyle Topal Osman’ı da ortadan kaldırır. Hem meclisteki muhalefeti azalır hem de tehlike olabilecek birini ortadan kaldırır yani bir taşla iki kuş vurur. Topal Osman’ın ne denli tehlikeli biri olarak gösterildiği şu diyalogtan açıkça anlaşılıyor:

‘’ Atatürk- nasıl yakalatacaksın?
    Orbay- Meclis Muhafız Birliği ile.
    Atatürk- Meclis Muhafız Birliği’nde Topal Osman’la gelmiş Karadenizliler var bunlar birbirine ateş etmezler, ne sen, ne ben, ne Ankara… bir şey kalmaz’’ (Cemal Şener,Topal Osman Olayı,2005:s.94)

   İsmail Hakkı Tekçe komutasındaki birlik Topal Osman’ı Çankaya civarında Papazın Bağı denilen yerde kıstırmaya çalışır. Üzerine gelindiğini anlayan  Topal Osman, bugün de tartışması süren köşkü basar. Mustafa Kemal’i bulamayınca etrafı yıkar, döker. Buradan ayrılır ve çıkan çatışmada sağ olarak ele geçer ancak boğazı kesilerek öldürülür. Bugün bu baskınla ilgili olarak tartışmalar Topal Osman’ın Atatürk’ü öldürmek için köşkü bastığına yöneliktir. Ancak son dönemde çıkan bir haber farklı ve mantıklı bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Olay o zamanlarda Topal Osman’ın yakın adamlarından birinin torununa anlattığı şekilde aktarılıyor:

‘’Önce dedemlerin kaldığı ev sarılıyor. Teslim olmaları anonsu yapılıyor. Topal Osman, dedemleri topluyor: "Bundan Atatürk'ün haberi yoktur. Meclis'teki İkinci Grup taraftarları bizi gözaltına aldıktan sonra Atatürk'ü öldürecekler. Bir grup hemen arka çıkıştan gidip Atatürk'e haber versin." Dedemin içinde bulunduğu 8 kişilik bir grup, gecenin karanlığından yararlanarak Köşk'e gidiyor. İzin verilmeyince ateş ederek içeri giriyorlar. Ancak, içerdeki kalpaklı kişinin Atatürk değil Latife Hanım olduğu ortaya çıkıyor. Latife Hanım üniforma giymiş ve pencere kenarındaki sedirin üzerinde ileri geri gidip geliyormuş. Arka tarafa da lamba koymuşlar dışardan görünsün diye. Muhaliflerin tezgâhının içinde Latife Hanım'ın da olduğunu düşünerek ona da saldırmışlar. Hâlâ emri Atatürk'ün verdiğini anlamamışlar. Dedemler Atatürk'ü öldürmek için değil, kurtarmak düşüncesiyle Köşk'ü basıyor." (Yeni Aktüel Dergisi,49. sayı)
  
   Bu konu hakkında kesin bir yargıya varmak mümkün değil. Evet, eşkıyalıktan bu duruma gelen birini cumhuriyet döneminde kontrol altına almak güçleşir. Topal Osman iki tarafı tutana zarar veren bir kılıç gibidir. Zararı görülmeden ortadan kaldırılmıştır. Önemli olan kısım bu tartışmalarda onu nereye koyduğumuzdur. Yıllarca hizmette bulunmuş birini bugün ‘’cani’’ olarak ya da ‘’hain’’ olarak göstermek en büyük hainlik, caniliktir. Bugün Topal Osman’ın sert şekilde yaptığı çeteciliğin nedenini araştıran yok. Onun üzerine gelindiği kadar Rum ve Ermenilerin üzerine gidilmemiştir. Tarihi, günün şartlarında değerlendirmek gerekir. 1981 yılında anıtının yapılıp, Giresun’a dikilmeden önce gerekli izin Türk Tarih Kurumu’nun şu açıklamasından dolayı çıkmaz: ‘’ Heykelinin dikilmesini gerektirecek kahramanlığı yoktur.’’

  

      Bu makale; Kurtuluş Savaşı'nda -şüphesiz- önemli hizmetlerde bulunmuş ve sonraki dönemlerde de önemli tehdit unsuru haline dönüşen  Topal Osman ile ilgili tartışmaların kaynağını gösterme ve bu tartışmalarla ilgili bir bakış açısı oluşturmak maksadıyla ele alınmıştır.







         Kaynaklar:

    ŞENER, Cemal.(2005). Topal Osman Olayı, İstanbul: Etik Yayınları

    ALPASLAN, Teoman.(2007). Topal Osman Ağa, İstanbul: Kum Saati Yayınları

    KURT, Yılmaz.(1995). Pontus Meselesi, Ankara: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın     Kurulu Yayınları

    DİNAMO, Hasan İzzettin.(1966). Kutsal İsyan, cilt 2, İstanbul: May Yayınları
 
    BALCIOĞLU, Mustafa.(2003). İki İsyan Bir Paşa: Nurettin Paşa, Ankara: Babil Yayınları

    Topal Osman’la Köşkü Basan Rasim Bey Anlattı.(2005). Yeni Aktüel, sayı:60



   
                                                              @2008




                
  

   
  

  
                                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder